15 Kasım 2016 Salı

Türkiye'nin bir başka 'ötekiler'i DOMLAR

Tam tarihi bilinmemekle birlikte, Hindistan’dan tüm dünyaya yayılan, Avrupa’da ‘Gipsy’, Anadolu’nun batısında ‘Roman’, Ortadoğu’da ‘Karaçi’ olarak adlandırılan halkın mensupları, Mezopotamya’da ‘Dom’ olarak anılıyor.

Tahmini sayıları 5 milyon civarında olan, büyük bölümü İran,Türkiye Irak ve Mısır olmak üzere Orta Doğu ülkeleri ve Kuzey Afrika da yaşayan Hint-Aryan ırkına mensup Hindistan menşeli, (Gurbati, Kouli, Çingene) veya Orta Doğu ve Dom çingeneleri olarak da adlandırılan, Roman halklarının bir alt öbeğini ve kolunu oluşturan Hint avrupa dil ailesinden Domari dili konuşan, Proto-Roman olan bu etnik grup Türkiye'de Mardin, Diyarbakır, Batman, Şırnak, Siirt, Urfa ve Van bölgelerinde yaşadıkları ve sayılarının 100 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.

2 bin yıllara kadar göçebe hayatı süren Dom'ların temel geçim kaynakları dilencilik ve müzisyenlik. Kendilerine ait Domca adıyla bir dilleri de olan Domların artık sadece yaşlı olanları bu dili konuşuyor.

Üst kimliklerin 'belirleneni' konumunda bulunan Domlar, üst kimlik kaygısı yüzünden kendilerini Kürtlere karşı ''Mıtırp'' olarak tanımlıyorlar. ''Kürtlerin ötekileri'' ya da Kürtlerin farklı kültür edinmiş versiyonu gibi. Bir bakıma üst kimliğin 'Türk' olduğu zamanlardaki Kürtlerin durumuna benzerlik göstermektedir. Liberalizmin ''Kimlik politikaları'' ile ideolojik girdiler yaptığı uzunca bir dönem boyunca pek çok kimlik hatırı sayılır bir gözle görünürlük elde etti. Bu dönem boyunca Domların payına ise ''2.sınıf kimlik'', hatta kimliksizlik düşmüştür.

Kürtçeyi ana dillerinden daha iyi bilen bu halk, geçmişten günümüze kadar ''Kürt çingeneler'' olarak bilinmişlerdir. Oysa Domların da diğer tüm halklar gibi kendilerine ait dilleri (Domanice/Domca), kültürleri, yaşam tarzları mevcuttur. Bugün Domlar'ın pek çoğu ekonomik, sosyal yaşamlarında Kürtler'in baskın kültürüne direnemediği için asimile olmuş ve Kürtleşmişlerdir. Domanice yalnızca yaşlı insanlar arasında konuşulan bir dil haline gelmiştir.

Roman, Çingene, Mıtırp, Dom... Hepsi birbirleriyle akraba topluluklardır. Mezopotamya'yı ötesindeki toplama Roman, mevcut olanına da Dom denilmiştir. Bu grupların benzerlikleri çok olmakla birlikte Kürtler arasında yaşayan Domların karakteristik özellikleri biraz farklılık göstermektedir. Halil Aygün'ün hazırladığı ''Dom Belgeseli'' çalışması*, bu farklılıkları biraz da olsa görmemizi sağlamıştır.

Domlar, sadece ve sadece kendi aralarında kendilerine Dom diyorlar ve Domanice konuşuyorlar. Dışsal baskıdan çekindikleri için grup dışındaki insanlarla Kürtçe anlaşıyorlar. Çoğu Dom Türkçe bilmez. 

Devletten, Kürtlerden, Araplardan, Türklerden baskı görüyorlar. Kimliksiz olarak yaşadıkları için pek çoğu eğitim, sağlık ve hatta seyahatten dahi yararlanamıyorlar. Genel olarak geçimleri Ribab  denilen çalgıyla düğünlerde elde ettikleri kazançtır. Bunun yanı sıra dilencilik, doğal şifacılık ve dişçilik gibi uğraşlarla da ilgileniyorlar.

Yöredeki birçok kişinin dişlerinin altın ve gümüşle kaplı olmasından da anlaşılıyor bu durum. Ama son yıllarda Kürtler'in bu mesleğe (çalgıcılık) el atmasıyla beraber, Domlar haklı olarak ellerinde kalan son geçim kaynaklarının da ellerinden alındıklarını düşünüyorlar. Deyim yerindeyse ellerinde dilencilikten başka bir geçim kaynağı kalmamış durumdadır.Domların göçebe bir hayat sürmelerinin en belirgin sebebi, mevsimsel olaylardır. Dom halkı zahmetsiz yaşamayı şiar edindiği için her zaman ekmeğin en rahat bulunduğu yere göç etmiştir. Bu yüzden kimliğe ihtiyaç duymadılar uzunca bir zaman. Devletin yaylaları, ovaları ve dağları 'insansızlaştırması' politikasıyla beraber yerleşik hayata geçmeye başladılar. 

Kimlik problemi tam da o zaman ortaya çıktı. Eğitimden yoksun kalmalarından dolayı pek çok zorluk yaşadılar ve hâlen de bu zorlukların büyük bir kısmı olduğu gibi devam etmektedir. Üstüne bir de dışlanmışlık, hor görülme, aşağılanma da cabası.
profilli, piyasası olmayan kimlikler söz konusuysa sorunun cevabı çok açık ki ''Evet'' olmalı.

Ramazan Turgut, Hrant Dink Vakfı’nın Kasım 2012’de Mardin’de düzenlediği ‘Mardin ve Çevresi Toplumsal ve Ekonomik Tarihi Konferansı’nda sunulan tebliğleri içeren ve Ekim 2013’te yayımlanan ‘Mardin Tebliğleri’ adlı kitapta, ‘Dom: Kayıp Kavim’ başlıklı makalesinde şu bilgileri veriyor:

* Yakın bir zamana kadar göçebe bir hayat sürdürdükleri için Domlar kimliksizdi. Yerleşik hayata geçtikten sonra bazı Domlar kimlik çıkarttılar.

* Domlar, İslam dinine inanıyor. İnanç yönünden diğer İslam topluluklarıyla aralarında fark olmamakla birlikte, örf ve âdetlerinde farklılıklara rastlanmaktadır.

* Domlar, kültürlerini; şarkılarını, masallarını, atasözlerini, destanlarını Kürtçe olarak aktarabilmiştir.

* Domların göçebe bir hayat sürmelerinin en belirgin sebebi, mevsimsel olaylardır. Dom halkı zahmetsiz yaşamayı şiar edindiği için her zaman ekmeğin en rahat bulunduğu yere göç ederdi. Günümüzde az da olsa Kızıltepe-Mardin-Çınar-Bismil hattında göçebe olarak yaşayan Domlara rastlamak mümkündür.

* Dom kadınları eski zamanlardan beri doğal şifacılık yapar.

* Dom kadınları dişçilikle de uğraşır; yöredeki birçok kişinin dişinin altın ve gümüşle kaplamışlardır.

* Dövme Domların simgelerindendir. Yeni yetişen Dom nesli hariç bütün Domlar dövmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder